28 Şubat 2008

Aşk

Şarkı
Bugün günlerden ne
Bugün günlerden her gün
Sevgilim
Bugün bütün bir hayat
Güzelim
Sevişiyor ve yaşıyoruz
Yaşıyor ve sevişiyoruz
Ama hayatın ne olduğunu bilmiyoruz
Ve günün ne olduğunu bilmiyoruz
Ve aşkın ne olduğunu bilmiyoruz

(Jaques Prévert; Sözler; Chanson)




Geçenlerde kalp kurabiyeler yapmıştım.
Dondurucuda bekleyen donut hamurum vardı ve daha fazla bekletmek istemedim. Kalıpla kesip 180 derecede pişirdim. Öyle çok kabardılar ki, ikiye bölüp içlerini oydum. İçlerine süt kreması ve erimiş sütlü çikolatayı karıştırıp doldurdum ve üzerlerine yine biraz süt kremasıyla erimiş beyaz çikolatayı karıştırıp sürdüm. Bazılarının üzerlerini de yine krema ve sütlü çikolata karışımı ve hindistan cevizi ile kapladım.

Kurabiye aşkı olsa gerek !

26 Şubat 2008

Poğaça

Hamuru için:

1 yumurta
1 tatlı kaşığı karbonat
½ su bardağı yoğurt
1 çaykaşığı tuz
¾ su bardağı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı elma sirkesi
3 su bardağı tam buğday unu

İç Malzeme:

1 su bardağı semizotu (1 yemek kaşığı zeytinyağında ince doğranmış küçük bir kuru soğanla sote edilmiş şekilde)
1 su bardağı ufalanmış beyaz peynir
Kırmızı pul biber

Üzerine:
Yumurta sarısı ve susam

18 Şubat 2008

İçim acıyor.....

İçim acıyor, hem de çok.
Yüzüm yine gülüyor, gülecek de. Yaşam yine kendi akışında ve benim de, sevdiklerimin de içinde olduğu şekliyle sürecek. Ne bunlar içimizin acımasına ne de içimizin acıması bunların sürmesine engel olacak. İnsan olduğumuz için, düşündüğümüz için, duygularımız olduğu için, aklımız ve kalbimiz başbaşa yaşadıkları için herşey bir arada, karışmadan ve kendi ağırlığıyla sürecek.
Sobelerimin birinde hayatın bana öğrettiklerinden üç şey sorulmuştu ve ben tek bir şey söylemiştim: “Hayatta herşeyin birden fazla yüzü olduğunu öğrendim” demiştim, bir tek şeyin tek yüzü olduğunu söylemeye kalbim, dilim, elim varmamıştı. Ama biliyordum, bir kez daha hatırlamama hiç gerek yoktu.
İçim gerçekten çok acıyor.

15 Şubat 2008

Pazı


1 bağ pazıyı (ağırlığını bilmiyorum) yıkayıp, doğradıktan sonra ince kıyılmış 1 küçük kuru soğanla birlikte 1 yemek kaşığı zeytinyağında sote ettim. ½ su bardağı zeytinyağını, 1 yumurtayı, ½ su bardağı ufalanmış beyaz peyniri, 1 çay kaşığı karbonatı ve 1 su bardağı unu karıştırıp içine pazıyı da ekleyip 180 derece ısınmış fırında pişirdim.

10 Şubat 2008

Sabah....

Bu sabah pencereden bakarken güneş baharı anımsatıyordu. Bana öyle gelmiş, yanılmışım, çok soğuktu. Ama vazgeçmedim, önce Kuğulu Park’a, oradan Kızılay’a yürüdüm.

Sokakta giderken, kendi kendime
Gülümsediğimin farkına vardığım zaman
Beni deli zannedeceklerini düşünüp
Gülümsüyorum
Orhan Veli-(1937/Varlık-15.3.1940)

Hemen hemen tüm sokaklar ve park boştu. Bütün koşuşturmaların arkada bırakıldığı ve insanın sadece kendisiyle olmasının sessizliğinin hissedildiği bir saat.
Sadece ben, serçeler, güvercinler ve kuğular. Herşeye hükmeder gibi.




Bir de simitçi uyanıktı. Çıtır çıtır, henüz soğuktan etkilenmemiş bir simit ve yanıma aldığım kahvem.



Sessizliği ve simiti paylaşarak günün getireceklerine hazırlanmak .......


09 Şubat 2008

Ne varsa.....

Kırmızı lahana Çorbası:

Yarım kırmızı lahana, bir kuru soğan ve bolca kereviz yaprağı, bir parça tavuk göğsü tuz ve karabiber ilave edilerek iyice haşlandı, robottan geçirildi. 2 yemek kaşığı un ve 1 su bardağı süt çırpılarak ilave edildi ve suyu ayarlanarak 1 yemek kaşığı da tereyağı ilave edildi. Biraz daha kaynatıldı ve mor renkli bir çorba oldu.

Karışık Salata:

Yarım halka doğranmış, tuzla ovulup yıkanmış bir kuru soğan, bir su bardağı ince kıyılmış fesleğen, iki salatalık, üç domates, bir su bardağı ufalanmış beyaz peynir, bir su bardağı ceviz içi karıştırıldı. ½ su bardağı yeşil biberli zeytinyağı, bir tatlı kaşığı nar ekşisi, bir limon suyu, tuz ve karabiberle hazırlanan sosla harmanlandı.


Kereviz:

2 kereviz, 3 küçük patates ve 1 sarı elma incecik rendelendi.
½ su bardağı zeytinyağı, ½ su bardağı süt, tuz ve karabiberden oluşan sos eklenerek iyice karıştırıdı ve yağlanmış kalıba bastırarak yerleştirildi. 180 derece sıcak fırında kızarana kadar pişirildi ve fırından çıkarmadan kaşar rendesi ve kırmızı pul biber serpildi.

Bu yemeği aldığım tarifin aslı buradadır. Orijinalinde süt yok ve karışım kısık ateşte alt üst ederek kızarana kadar ocakta pişiriliyor. Bende biraz değişikliğe uğradı.

07 Şubat 2008

Damla sakızlı

Günlerdir şeker ve un yasağına boyun eğmeye çalışıyorum. Bugün, başımı dik tuttum ve kek yaptım.


Damla sakızlı ve cevizli kek.
Malzeme:

2 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı yoğurt
½ su bardağı zeytinyağı
1 çay kaşığı damla sakızı
1 yemek kaşığı damla sakızı macunu
1 su bardağı ceviz
1 paket kabartma tozu
2.5 su bardağı un

Sırasıyla karıştırıp, 175 dereceye ısınmakta olan fırında pişirdim.

Bu arada, Sevgili Feyhan ve Sevgili Hande beni aynı anda sobelemişler. İşte cevaplarım:

1- Bakalım kaç tanesi gerçek olacak ?

Önümüzdeki 5 yıl içinde Çanakkale’nin çevresindeki güzelliklerden birine (tabii hala çok bozulmadan kalmışsa) veya Venedik-Lido adasına yerleşmek. Bana huzuru hissettiren yerler oldukları için. Eğer Çanakkale olursa zeytinle daha içiçe olabilirim. Eğer Lido olursa o zaman da Türkiye’den zeytinyağlarımın vaporettolarla gelişini beklerim.

Amaa, bir yandan da başka yerleri, kültürleri görmek tanımak.

2- Hemen yapabileceğim halde yapmayı neden beklediğimi bilmediklerim:

Yapmamamın nedenlerini bilmediğim için hemen yapabileceğim halde yapmadığım şeylerin neler olduğunu da tam olarak hatırlamıyor veya umursamıyor olabilirim. Çünkü, hemen yapmadığıma göre bir daha kolay kolay yapmayabilirim. Bu nedenle hatırlamaya çalışmak veya umursamak yerine, şu an yaptıklarımı daha çok istediğim için yapıyor olabilirim.

3- Bir daha dünyaya gelsem ve seçme şansım olsa:

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler okumak yerine, yemek üzerine eğitim alıp aşçı olmak isterdim.

05 Şubat 2008

Yine patates



Patates beni hiç sıkmıyor. Hatta ben onun bir mutfak için iyi bir kurtarıcı olduğunu düşünürüm. Neler neler yapılır: Yemeği, kızartması, kumpir çeşitleri, böreği, salataları, etlerin yanına, sebzelerin içine, püresi, omleti, poğaça içine, gözleme içine, kabuklu, kabuksuz, eskisi, yenisi, fırında, tavada, tencerede, sobada, her yerde. Hatta benim dönemimde ekmek arası patates kızartması yalnız yaşayan bazı arkadaşların en önemli yemeğiydi.
Patatesin tarihi, aynı zeytin ağacının olduğu gibi, insanlık tarihi kadar eskiymiş. Bu yüzden önemli bir besin maddesi olmuş ve olmaya da devam edecek. Patates Güney Amerika’nın İnkalardan önce yaşayan yerlileri tarafından keşfedilmiş. Hatta zamanın uzunluğunu patatesin pişme süresiyle ölçerlermiş. Ziraatini İnkalar yapmış. İlk yazılı kayıt 1553 yılına ait ve İspanyol işgalciler tarafından yazılmış ve sonraki istilalarında patatesi de hazinelerine eklemişler. Tüm Avrupa’ya hızla yayılmış.

Yine patates yaptım ve bütün bunları o nedenle yazdım.


Susamlı Patates Köftesi



Ben kendi yaptığım ölçüyü yazacağım, isteğe göre ayarlanabilir.

3 patates (normal büyüklükte), haşlanmış ve ezilmiş
1 yumurta
1.5 su bardağı ufalanmış ekmek
½ su bardağı ince doğranmış fesleğen
1 su bardağı beyaz peynir
Karabiber

Hepsini yoğurup, şeklini verip, biraz dinlendirdikten sonra, köfteleri önce 1 yemek kaşığı süt ve 1 yumurta sarısı karışımına, sonra susama batırıp sızmada kızarttım.

03 Şubat 2008

Fındıklı kurabiye


Hayatımızda öyle insanlar vardır ki, onlar her zaman özel bir yerde dururlar. Onlara acıyı yakıştıramayız. Onların güçlü olduklarına ve güçlerine her zaman inanırız. Onların kendilerine yakıştırılan acıdan, hüzünden güçleriyle kurtulacaklarından eminizdir. Onların sevdikleri için sonsuz çözümleri olduğunu düşünürüz. Onlar her zaman çekinmeden danışılacak kişiler olurlar yıllar geçtikçe, bilgeliklerine güveniriz her zaman.
Bugün hayatımda önemli yerleri olan böyle az sayıdaki insanlara buradan küçük bir hediye vermek istedim.


Malzeme:

1 çay bardağı zeytinyağı ( elbette sızma)
4 yemek kaşığı pudra şekeri
1 yumurta
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tarçın
1 su bardağı iri çekilmiş fındık
2 su bardağı un

İyice yoğurup önceden 180 derece ısınmış fırında 10 dakika pişirdim.
Google