30 Ekim 2007

Hafif: Meyvalı mı sütlü mü?


Portakallı muhallebi:

5 su bardağı taze sıkılmış portakal suyu, 3 yemek kaşığı un, 1 su bardağı şeker ve 1 yemek kaşığı damla sakızı macunu (damla sakızı kullanılırsa şekeri biraz fazla olabilir, çünkü macun şekerli) muhallebi kıvamına gelene kadar pişirilir ve kaselere boşaltılır. 4 yemek kaşığı pekmez, 1 yemek kaşığı su ve ceviz kaynatılır ve muhallebinin üzerine dökülür.


Sütlaç:

1 kahve fincanı pirinç (çok doldurmadan) ılık su içinde 1 saat kadar bekletilir. 1 lt süt kaynatılır ve içine bir fiske tuz ile suyu süzdürülerek pirinç ilave edilir. Pirinçler pişince ½ su bardağı şeker ilave edilip biraz daha kaynatılır. 2 yemek kaşığı un ½ bardak süt içinde karıştırılarak ilave edilir ve koyulaşınca kaselere boşaltılır.
Vişneler,vişne zamanı yaptığım içki "vişnişko" dan: 1 kg vişne 1 lt votka içinde 1 ay karanlık ve serin bir yerde bekletilir ve süzülür. Alkol oranı az istenirse vişne miktarı fazla olabilir. Vişneler dondurucuda bekletilir ve gerektiğinde kullanılır.

28 Ekim 2007

Ekmek

Herkes için sofradaki yeri farklı.
Bana çocukluğumu hatırlattı bu sabah. Yedi kişilik bir aile (sonradan katılanlarla kocaman bir aile). Pazar sabahı herkes evde olduğu için mutlaka kahvaltı masası hazırlanırdı. O zamanlar telli ve elektrikli kızartma makinaları vardı. Bu makina pazar sabahları masanın ortasına kurulurdu. Ekmeği çok tüketen bir aile olmadığımız ve mutlaka taze ekmek olacak diye bir alışkanlığımız olmadığı için hafta içinde kalan ekmekler dilimlenir ve kızartılırdı. Bir kısmı “ekmek balığı” (yumurtaya bulanarak kızartılan) yapılırdı. Ve tabii radyo dinlenirdi. Ayrıca annemin puf börekleri veya patatesli kol böreği olurdu.
Sonra hayatımıza diyetler girdi ve ilk çıkan ekmek oldu. Bir de yıllar içinde fırın ekmekleri ile yaşadığım bazı nahoş görüntüler ekmeği iyice dışlamama neden oldu. Poşete girmiş ekmekleri tercih ettim.
Şimdi kendi ailemde de ekmek çok tüketilmiyor. Neredeyse sadece hafta sonu kahvaltılarında sofraya geliyor.
Bloglarla tanışınca evde ekmek yapmanın ne kadar zevkli ve ortaya çıkan ekmeklerin nasıl farklı bir lezzete sahip olduğunu gördüm. “Makinasız”. Tabii kaçırır mıyım, hemen el attım. Ve işte ekmeklerimden örnekler:







Malzemeler ve yapılışları: 500 gr un, ½ yaş maya (yarım bardak ılık suda 1 çay kaşığı şekerle kabarana kadar bekletiyorum.), 1 tatlı kaşığı tuz. Unu ve tuzu geniş bir kaba eliyorum, mayalı su ve ilave suyla yumuşakça bir hamur yapıyorum ve hafifçe yağla (zeytinyağı) toparlayıp kabarana kadar bekletiyorum. Sonra somun şekli verip, üzerine su sürüyorum ve ısınmakta olan fırına (200 C) koyuyorum.

Elbette Orhan Veli:
…………………….

Avucumda sıcaklığını duyduğum ekmek;
Üstümde hatırası kadar güzel sonbahar;
O bembeyaz, o tertemiz bulutlara dalar
Düşünürüm bir çocuk türküsü söyleyerek.
(1936/Varlık, 1.3.1952)
Herkesin ekmeğinin bol olmasını diliyorum bir yandan da............

27 Ekim 2007

Mevsim Sonbahar......................

Kuğulu Park

Seğmenler Parkı


Seğmenler Parkı

Seğmenler Parkı
Eymir

26 Ekim 2007

Ayva ve armut



Ayva tatlısı denedim yeniden, ama önceki denemelerimde olduğu gibi rengi yine sarı kaldı. Gıda boyası kullanmadım yine ve çekirdekler işe yaramadı. İsrarlıyım, bir gün rengini tutturacağım.

3 ayvanın kabuklarını soyduktan sonra meyva oyacağı ile ortalarını çıkardım ve enlemesine ikiye böldüm. Üzerini örtecek kadar su, 3 su bardağı şeker, 1 çay kaşığı tarçın ve birkaç karanfil ilave ederek yumuşayıncaya kadar pişirdim. Ayvaları kaba alıp ortalarını armut rendesi, toz şeker ve cevizden oluşan karışımla doldurdum. Suyundan üzerlerine gezdirip, üzerleri kızarana kadar 180 derece fırında kaldılar. Resimdeki gibi sundum.


Armut büyük olduğu için, armut-ceviz-şeker karışımı arttı. Bu karışıma 1çay bardağı ceviz, 1 su bardağı toz şeker, 2 yemek kaşığı kakao, 1 yumurta, 1 su bardağı zeytinyağı, 1 paket kabartma tozu ve 2.5 su bardağı un ilave ederek resimdeki kurabiyeleri pişirdim.

Ben kurabiye hamurunu çoğu zaman rulo yapıp dondurucuya koyuyorum ve pişireceğim zaman çıkarıyorum. Dilimleyip pişiriyorum.

25 Ekim 2007

Çeşitli




Fırında ıspanak

750 gr ıspanak ( ayıklandıktan sonra)
1.5 su bardağı süt
1.5 su bardağı yoğurt
2 yumurta
½ su bardağı zeytinyağı
3 yemek kaşığı un
Beyaz peynir,tuz, karabiber

Hepsini karıştırıp yağlanmış tepsiye döktüm ve 180 C de 50 dakika pişirdim. Fırını kapatıp, üzerine kaşar rendesi yayıp sıcak fırında 10 dakika daha tuttum.
Portakal Ağacı’nın fırında pırasası çok hoş görünüyordu ve ben de ıspanağı bu şekilde denedim.


Salata

1 kase haşlanmış ve doğranmış tavuk etini, 1 havuç rendesini, yarım sarı elma rendesini, 1 demet ince doğranmış rokayı ve 1 yemek kaşığı dövülmüş cevizi karıştırdım. Yarım limonun suyunu, 1 çay kaşığı nar ekşisini, 1 çay kaşığı karadut sirkesini (Laleli), zeytinyağını, rendelenmiş 1 sarımsağı ve 1çay kaşığı balı karıştırarak hazırladığım sosu üzerine döktüm.


Portakallı Kek

2 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı zeytinyağı
3 portakal kabuğu rendesi ve suyu (1 su bardağı)
3 yemek kaşığı yoğurt
3 su bardağı kepekli un (375 gr)
1 paket kabartma tozu
1 avuç çekirdeksiz taze üzüm

En son portakal kabuğu rendesini ve üzümleri ekleyerek tüm malzemeyi karıştırıp 175 derecede pişirdim ve sıcakken üzerine pudra şekeri döktüm.

23 Ekim 2007

Hayat................


Bazen okuduğum bir şey için “ah işte ben de böyle düşünüyorum ya da böyle hissediyorum” dediğim çok olur ve bazen onları not ederim.

Onlardan bazıları, paylaşmak istedim (Tavuk Suyuna Çorba, Kadınların Yüreğini Isıtacak Öyküler kitabından):

Nasıl ve ne zaman öleceğinize kendiniz karar veremezsiniz, ama nasıl yaşayacağınız kendi elinizdedir. (Joan Baez)

Her şeyi olduğu gibi değil, görmeyi istediğimiz gibi görürüz.(Anais Nin)

Bir çocuk sahibi olma kararını vermek çok önemlidir. Bu kararla yüreğiniz bedeninizin dışında hareket etmeye başlar. (Elizabeth Stone)

Yaşamdaki diğer güzel şeylerin çoğu, ikişer, üçer, düzinelerle ve yüzlercedir. Sayısız gül, yıldız, günbatımı, gökkuşağı, kardeş, hala ve kuzen vardır, ama anne tektir. (Kate Douglas Wiggin)

Anne, size bir destek olmaktan çok, desteksiz ayakta durmayı öğreten kişidir. (Dorothy Canfield Fisher)

Çocuğunuza gökkuşağını gösterirken işiniz bekleyebilir, ama gökkuşağı işinizi bitirmenizi beklemez. (Patricia Clafford)

Bir şeyi yapamayacak kadar yaşlandığını hisseder etmez, onu hemen yap! (Margaret Deland)

Mezar taşlarının üzerine dökülen en acı gözyaşlarının nedeni, söylenmemiş sözler ya da tamamlanmamış işlerdir. (Herriet Beecher Stowe)
Devamı var........................................


22 Ekim 2007

Zeytinyağı

Geyikli, Karatepe

Zeytinyağı ile 20 yıl önce tanıştım. Çanakkale’nin Geyikli’sinde eşimin ailesinin zeytinliklerinin muhteşem zeytinyağı ile. O zaman evime girdi, evime diyorum, çünkü sadece mutfağıma değil, evime girdi.
Zeytinyağı bir yaşam biçimi. Mutfakta, sofrada, banyoda, ecza dolabında ve belki hala bilemediğim başka yerlerde.
Kokusunu ve tadını aldınızmı bir kez artık vazgeçmeniz mümkün değildir. Ara sıra başka yağlarda denedim. Ama, ne yaptığım yiyeceklerden zevk aldım ne de kokularından.
20 yıl önce evimde zeytinyağını kullandığım ilk iki yemeği hatırlıyorum: Sahanda yumurta ve pirinç pilavı. Benim için önemli bir mutfak keşfi olmuştu o zaman. O andan itibaren her şey zeytinyağı ile pişmeye başladı: Sıcak yemekler, soğuk yemekler, kızartmalar, salatalar, kekler, kurabiyeler……. Zeytinyağı dediysem sadece sızma elbette. Ve, başka yağlarla karıştırmadan. Her gün mutlaka bir miktar çiğ tüketmeye özen gösterdim: hem lezzetinin doyulmazlığı, hem de sağlığa olan etkileri ve katkılarından dolayı.
Bu gün sağlığa katkıları pek çok çalışmayla ortaya kondu zeytinyağının. Kalp-damar hastalıklarında, bazı kanser türlerinin gelişiminin önlenmesinde, sağlıklı yaşlanmada ki olumlu etkileri gibi.
Antik çağlarda barışın simgesi olarak kabul edilmiş zeytin ağacı.
Altın sıvı ve gençlik iksiri olarak tanımlanmış zeytinyağı. Romalı kadınlar saçları için kullanırlarmış.
Beslenmek için, sağlık için, güzelleşmek için, lezzet için ……………
Zeytinyağı için söylenecek çok şey ve dolayısıyla onu tüketmemiz için çok neden var.


Çizik zeytinlerim, kendi ellerimle topladığım

21 Ekim 2007

Kızımla beraber........




Dün akşam mutfağa kızımla beraber girdik. Bunu küçüklüğünden beri yaparız. Birlikte çook kurabiye, çikolata, salata, dolma ve başka şeyler yaptık. Hep çok eğlendik, dün akşam da çok eğlendik. Kızım 15 yaşında harika bir genç kız. Tarifimizi “minik eller mutfakta” için gönderemiyorum, ama paylaşmak istiyorum:
Somon füme için sos yaptık ve servise hazırladık. Somon fümeyi dilimleyerek tabağa yerleştirdik. Fesleğenli zeytinyağı (Laleli), sarımsak ve salatalık rendesi, ceviz, tuz, karabiber ve yoğurdu karıştırarak sos hazırladık. Küçük ekmek dilimlerinin üzerine sarımsak ve fesleğenli zeytinyağı sürerek ızgarada kızarttık.

20 Ekim 2007

Kahve Molası

Ben güne kahvesiz başlayamayanlardanım. Gün içinde de birkaç kahve içmezsem rahat edemem. Uzun ve yoğun çalışma günlerinin yarattığı bir alışkanlık sanırım.
Paylaşmayı sevmemin de etkisi var. Hani “hadi gel, bir kahve içelim” dersin ya. Hani “sohbet edelim, yaşadıklarımızı paylaşalım”, veya “bu sessizliği seninle beraber bu güzel koku eşliğinde yaşayalım” der gibi.



………
Bir insan daha var, çok şükür, evde;
Nefes var,
Ayak sesi var;
Çok şükür, çok şükür.
(Orhan Veli, Yeni ufuklar,Mayıs 1958)


Bu gün kahve eşliğinde sohbete kurabiye de ekledim.

1 su bardağı peynir suyu (evde denediğim peynirden süzülen)
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
½ su bardağı zeytinyağı
1 yemek kaşığı damla sakızı macunu (Çeşme’den)
2 yemek kaşığı toz şeker
Aldığı kadar un

Hamuru yapıp, yuvarlak kurabiyeleri önce yumurta akına, sonra toz şekere batırıp 175 C de kızarana kadar pişirdim.

Kahve bahane, paylaşmak şahane………..

18 Ekim 2007

Çorba var.......

Ankara’da hava yeniden ısındı, ama bu gün bizde çorba var.





Önce mercimek çorbası yaptım. Mercimek iyice piştikten sonra robottan geçirip, süt ve tuz ilave ederek biraz daha kaynattım. Nane ve zeytinyağı ilave ettim.

Hızımı alamayıp, evdekileri karıştırarak bir çorba yaptım.



Lahana, kereviz, patates, havuç, pırasa, patlıcan, domates, kuru soğan, sarımsak, reyhan, bir parça yağsız et, biraz pirinç, biraz kırmızı mercimek, az acı biber salçası. Kimyon, tuz ve çok az tarçın ilave ederek pişirdim, robottan geçirdim, nar ekşisi, kuru nane ve zeytinyağı ilave ettim.

17 Ekim 2007

Sarıkız ve Zeytin Ağacı



2005 yılında Kaz Dağları'ndan……


Şimdi nasıl, tahmin bile etmek istemiyorum.
Sarıkız efsanesi “ Sarı Altın” efsanesine dönüşüyor ve benim içim acıyor.
Belki de bir yaşam biçimi, renkleriyle, tadıyla, kokusuyla sona erecek.

“…………..
Yaşamak sadece sevmektir, inan bana.
Sevmeyenler dünyamızda yaşamıyor.
Yaşamak suda, toprakta, insanlarda görünerek;
bir zeytin ağacı gibi
Bir zeytin ağacı gibi ne güzel
denize yakın olacaksın,
uzayan dallarında, yapraklarında ışık
ta derinlerde köklerin
Bir zeytin ağacı gibi, bin yıl severek
yaşamak her gün... Arif Damar”

15 Ekim 2007

Yağmur,sonunda.......



Pencereden yağmuru kızım fotoğrafladı.....



Ankara’da yağmur var nihayet. Severim sonbaharı ve ilkbaharı Ankara’da. Evde olmak ve ıslak pencereden hüzünlü griyi seyretmek hoşuma gidiyor.
Dün menekşelerimi yeni mevsime hazırladım. Kuru yaprakları temizledim, saksılarını sildim, tabaklarını yıkadım ve topraklarını çoğalttım. 5 yıl önce annem benim için dikmişti onları ve mor menekşeler hiç eksilmediler. Pencerenin önünde ki yerlerini çok seviyorlar. Ben de onları…



Pencereden içeri sızan gri maviye renkli bir şeyler yakışır diye düşündüm ve fırında kereviz yaptım:

5 adet küçük kerevizi yıkayıp soyduktan sonra robottan geçirdim (irice). İçine 300 gr yağsız kıyma, 1 çay bardağı yıkanmış pirinç, yarım rendelenmiş soğan, 1 sarımsak, kerevizlerin taze yaprakları, kimyon, tarçın, tuz, 1 kaç sap taze ve doğranmış reyhan, 1 yemek kaşığı domates salçası, ½ su bardağı ufalanmış ekmek ve biraz su ilave edip karıştırdım. Yağlanmış kaba ince dilimlenmiş patatesleri dizip, karışımı üzerine döktüm. Kenarlara domates dilimleri ve en üste tekrar ince dilimlenmiş patatesleri dizdim. Tuz gezdirip 1.5 su bardağı suyu döküp, fırını ısıtmadan koyup 180 o de üzeri kızarana kadar pişirdim. Çıkarınca üzerine zeytinyağı gezdirdim.

14 Ekim 2007

Makarna



Dün yeğenlerim vardı (iki yeğen ve eşleri, benim ailem: ben, eşim ve kızım Desen. Aslında 8 yeğen ve Sera var); akşamı birlikte geçirdik.
Makarna yedik. Elbette hep birlikte sevgi ve sıcaklıkla hazırlanmış bir masada, gülerek ve bizimle olamayanları hatırlayarak.
Makarna haşlanırken suyuna biraz köri ilave edildi.
Sos hazırlandı: Domates salçası, annemin biber salçası, tuz, tarçın, kimyon, kekik, ceviz ve Laleli Erken Hasat.
Bol kaşar peyniri.
Rokalı salata

11 Ekim 2007

İyi Bayramlar





Yaşamı paylaştığımız tüm sevdiklerimize ve hep varolacaklarını sandığımız insanlara sıcak, içten bir tebessümü ve kucaklamayı daha sık verelim.


Annem Nuriş’in “Muhallebili Kadayıfı:


Tel kadayıfı geniş bir tencerede erittiğim az miktarda tereyağını çekecek şekilde harmanladım. Prinçunu ve sütten oluşan oldukça katı bir muhallebi pişirdim. 150 gr kadar tereyağını sıcak muhallebiye ilave edip karıştırdım. Yağlanmış tepsiye önce kadayıfın yarısın yaydım. Muhallebiyi döktüm. Üzerine kalan kadayıfı yaydım ve 175 derece fırında altı ve üstü iyice kızarana kadar pişirdim. 5 su bardağı toz şekeri 4.5 su bardağı suyla kaynatıp soğuttum. Fırından çıkardığım kadayıfı 5 dakika beklettikten sonra dilimledim ve şurubunu üzerine döktüm.

09 Ekim 2007

Kahvaltı keyfi


Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı,
Cemal Süreya

Elbette Cemal Süreya’nın ne düşündüğünü ve hissettiğini bilmem olanaksız.
Ama bana pazar sabahlarının geniş aile kahvaltılarımızı hatırlatıyor. Ben de kendi evimde aynı tadı yaşatmaktan çok hoşlanıyorum.
İşte yine bir Pazar sabahı ve ben Sevgili Tijen’le tanıştığım bloglarınızdan öğrendiğim gibi ekmek yapmaya çalıştım; mis gibi kokan….
Biri pirinçunlu, diğeri zeytin ezmeli.Zeytin ezmesini kendi yaptığım çevirme zeytinlerden hazırlamıştım. Elbette salça ve zeytinyağı ile beraber.

Pirinç unlu ekmek:

Yarım paket yaş mayayı 1 çay kaşığı toz şekerle yarım bardak ılık su içinde erittim. 400gr un ve 100 gr pirinç ununu 1 çay kaşığı tuzla beraber eledim. Maya ve 1.5 bardak suyla beraber hamur yaptım. 1 saat sonra kabarmıştı ve büyükçe bir somun oldu.


Tijen’e ve tanımadığım ama paylaşmaya hazır olduğum herkese teşekkür ederim.
3 aydır evdeyim. Rahat ve koşuşturmadan uzak. Mutfak ve ben….

07 Ekim 2007

Google