28 Aralık 2012

Bir yıl daha.....


Bu yıl da beraberdim.....
Ailem ve dostlarımla.
Sevdiklerimi tuttum; sevmediklerimi,  sevemediklerimi  tutmadım. Tutunduklarıma ve bana tutunanlara daha sıkı sarılarak.
Beni tutmak istemeyenleri anladım ve kabul ettim. Üzüntümü, kırgınlığımı aştıktan sonra  arkama bakmadan.
Yine de kimi zaman uzaklaştım.  Ama bir an geldi  yeniden yaklaştım. Kopmamayı ve yeniden anlamak gerektiğini öğrendim.
Bazen kendi kendime üzüldüm, bazen kendi kendime sevindim. İyi ki varlar dedim.
Tüm duyguların, davranışların insana ait olduğunu iyice anladım. Benim başıma gelmez dememeyi yeniden öğrendim.
Acı, tatlı, durgun, karışık, tüm tanımlamaları kavrayan zamanlarımdı bu yıl da.....
 

23 Aralık 2012

Çorba


Bir çorba gibi karıştırarak yaşıyoruz  hayatımızı.
Biraz ondan biraz bundan. Azıcık  baharat, azıcık ot. Onlar  da yetmedi, aman duru suda yapılmış gibi olmasın,  biraz da et ya da et suyu katsak.
Topaklanmadan sürekli karıştırarak pişirelim ki kıvamı yerinde olsun, çorba gibi çorba olsun.
Tadı bana iyi geldi ama ya sunduğum diğer insanlar beğenirler mi acaba? Önemli mi, emek verdim ben yarattım ve beğendim. Onlar da kendi çorbalarının tadına baksınlar.
 
 
Kerevizin kendisi, yaprağı ve sapı, patates, havuç, kuru soğan, sarımsak,  yazın kuruttuğum biberler, tavuk suyu, dereotu, yazın yaptığım domates sosu, sızma. Hepsinden biraz bir tencereye kondu ve pişirildi. Sonra blenderdan geçirildi. Üzerine yazın kurutup yaptığım pul biberler ve nane serpildi. Lifli un ve yulafla yaptığım ekmekle servis edildi.

13 Aralık 2012

Beypazarı kurusu


Saygıdan kaynaklanan  sessizliğin “teslimiyet” olarak algılanması önce çok canımı sıkıyor.  İçimden benim bile tanımakta zorlandığım bir başkası çıkıyor.  Aslında önce kendimce şans veriyorum karşıma, bekliyorum. Devam edince o başkasının içimden fırlamasına engel olamıyorum, olmuyorum da zaten. Bırakıyorum benim sözcüklerim onun ağzından dökülüyor, biraz kırgın, biraz sinirli, ama kararlı. Güvenli ve umursamaz. Ve birlikte pişmanlık duymadan yola devam ediyoruz.
 

Lezzetli bir deneme eşliğinde elbette.....



 
 
 
 
Yazdan kalma bir deneme ve tarif "KırkFırın Ekmek" ten:
 

03 Ekim 2012

Cevizli ve Zeytinli Ekmekler




Kendimi sadece kendimle paylaşsam bir türlü: Soğuk insan
Kendimi başkalarıyla paylaşsam başka türlü: Bir küfe dolusu kırgınlık, hayal kırıklığı, üzüntü.
Arayı bulmaya çalışsam: Ben sıkılıyorum.
Laf  çarpmadan, çemkirmeden, kıskanmadan, aldatmadan,  oldukları gibi
Yararlı ve zararsız yaşayabilse insanlar!
Kendi yaşamlarının ağırlığıyla sadece ve paylaşarak yükleme yapmadan.....
Doğal ve katkısız.....

 
 


30 Eylül 2012

Güneşi hapsedenler 2012

 
Sessiz ama yoğun geçen bir yaz sonunda .........
 
 





12 Eylül 2012

Kayısı Likörü


Bir kadeh likör eşliğinde anlatmak istediklerim .....
Bilmelisin ki… (Can Yücel)
Bilmelisin ki …Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.
Bilmelisin ki …Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa,anlam yükü o kadar azalır.
Bilmelisin ki …Karsındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasındaçizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
Bilmelisin ki …Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.Gerçek aşkların da!
Bilmelisin ki …Tecübenin kaç yasgünü partisi yaşadığınızla ilgisiyok,ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Bilmelisin ki …Aile hep insanın yanında olmuyor.Akrabanız olmayan insanlardan ilgi,sevgi ve güvenöğrenebiliyorsunuz.Aile her zaman biyolojik değil.
Bilmelisin ki …Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar daara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.
Bilmelisin ki …Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.
Bilmelisin ki …Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya siziniçin dönmesini durdurmuyor.
Bilmelisin ki …Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
Bilmelisin ki …İki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerinisevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdiklerianlamına gelmez.
Bilmelisin ki …Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Bilmelisin ki …sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllarsürüyor.

Kayısı Likörü

1.2 kg taze kayısı (komşunun ağacından) ve 600 gr toz şekeri karıştırıp üzerine bir tül örtüp 4 gün güneşte beklettim. Yarım litre su bıraktılar. Kavanoza bu karışımı koyup üzerine 1 büyük votka ilave edip güneş almayan bir yerde bir ay bekletip süzdüm ve kayısılarını bir kavanoza doldurup buzdolabına kaldırdım.

04 Eylül 2012

Kurabiye

Bugün elliüç yıllık hayatımı gözden geçirdim yeniden gün ağarırken ve tam teşekküllü bir biçimde parkurda dört tur atarken. Çok insan tanıdığımı ama az sayıda ilişkiyi köklendirdiğimi ve koruduğumu gördüm. Nedenini hemen bildim, zaten bildiğim ve beni oluşturan bir
şey olduğu için: “Güvenmek”
Biten her beraberliğin, her dostluğun zaman içinde “güven kaybı” çarpanıyla sıfırlandığını farkettim.
İlişki bir denklemse tarafların katkılarının eşit olamasa bile dengeli olması gerekiyordu çünkü. Terazinin çok hassas olmasına gerek yoktu, oynamaların az ve kabul edilebilir olması yeterliydi “güveni” korumak için.
Madem otuzlu yıllara dayanan az ama öz dostluklar kurabilmiştim, güvenmeyi biliyordum ve güvenilmeyi de hakediyordum ve tabii her zaman iyiye ve özele sahip olmayı da.
Kurabiye





1 yumurta
1 su bardağı toz şeker
½ su bardağı taze sıkılmış portakal suyu
½ su bardağı zeytinyağı
1 paket kabartma tozu
380 gr un

Önce yumurta ve şekeri iyice çırpıp diğer malzemeleri ekledim ve iyice yoğurduktan sonra 1 saat buzdolabında dinlendirdim ve şekil verip ceviz ve zencefil karışımına batırdıktan sonra 175 derecede pişirdim.

25 Ağustos 2012

Kurabiye


Ben yine sessizlik istiyorum. Çok kılıflı sohbetlerin yorgunluğunu aklımdan ve duygularımdan atabilmek için.
Çünkü bu kılıflar iki yüzlülüğün de ötesine geçtiği için benim duygu dünyama önce çok karışık sonra da anlamsız geliyor. Ve bu anlamsızlık önce duygularıma sonra da davranışlarıma egemen oluyor. Bu tür beraberlikleri yaşadığım insanları görünmez yapan bir perde olarak yerleşiyor son olarak gözlerime. Sormaya başlıyorum paylaşılanlar gerçek miydi yoksa ben mi paylaştığımı sanıyordum diye! Ve kendime yeniden itiraf ediyorum insanları tanımakta zorlandığımı, hatta tanıyamadığımı.
Ben yine sessizlik istiyorum. Hayal kırıklıklarımı çoğaltmamak için.


Kurabiye



½ su bardağı zeytinyağı
½ su bardağı su
1 yumurta
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tarçın
1 su bardağı pudra şekeri
390 gr tam buğday unu

Tüm malzemeleri iyice yoğurup, 1 saat buzdolabında dinlendirdikten sonra şekil verip susama batırdım ve 175 derecede pişirdim.

24 Temmuz 2012

Taze Kekikli Çörek

"Ben yaptım oldu” ların, umursamaz davranışların, karşılıklı değerlerin dengesizleştirilmesinin, biçare güvensizliklerin ne kadar derin bir bencillik ve saygısızlık olduğunu göremeyip yaşam biçimi kabul edilmesinden ürkerim ben. Bunları halı kıvrımlarında gizlenmiş kontrolsüz bir anımızda batan cam kırıklarına benzetirim, en güçlü süpürgenin bile göremediği. Bir tanesinin
batması bile anlama ve kabul etme becerilerimi siler ve kendimi o dünyanın dışında hissederim birden. Ne kadar zorlasam dahi tekrar girmeyi, bu kez “ne var bunda canım” çığlıkları kulağımı, düşüncemi, duygumu ve yüreğimi tahriş eder.
İşte ben yine yalnızlığı severim kendimle.

Çörek



1 avuç ince kıyılmış taze kekik
1 yumurta beyazı
3 yemek kaşığı ufalanmış keçi peyniri
3 yemek kaşığı rendelenmiş kaşar peyniri
½ su bardağı zeytinyağı
½ su bardağı yoğurt
1 paket kabartma tozu
270 gr tam buğday unu (Not: Ağırlık birimiyle belirtmemden hoşlanılmadığı durumlarda aldığı kadar birimi tercih edilebilir.)

Hepsini yoğurup şekil verdikten sonra yumurta sarısı sürüp 175 derecede pişirdim.

03 Nisan 2012

Kurabiye

Bir hayal benimki: Bu sabah yıpranmış ruhum olgunlaşmış düşüncelerin baskıcı esaretinden kendini sıyırmış, sanki öncesinde hiç kış yaşanmamış gibi sırıtan bahar aydınlığına benzemiş.
Özlem benimki: Yalnızım ama yalnız hissetmiyorum.
Özenti benimki: Bu sabah ben dahil herkes arınmış olarak uyanmış ve kendi işini yapıyor, bana dokunmuyor ve gülümsemekten başka bir karşılık vermiyor.
Dilek benimki: Bu sabah ben dahil herkes birbirini anlıyor, herşey yolunda, çözmezsem çatlamayacağım ve hemen aklımdan uçup giden ufak sorunlara aldırmıyorum.
Kavrayış benimki: Bu sabah geçmişi ve geleceği oldukları yere bırakıyorum ve buradayım diyorum kendime.
Kaçış benimki: Bu sabah diğerlerinin hissettiklerinin önemini ve etkisini azaltıp, aynaya kendi hissettiklerimi yazıyorum.
İmrenme benimki: Bu sabah sınırsız özgürlüğümü içime dolduruyorum, ve hiçbirşey düşünmemeyi başarıyorum.
Bir hayal benimki: Bu sabah gitmesi gereken tüm yağlar gitmiş, kat kat katlanmalar, pliseler yok olmuş, yılların bedendeki görüntüleri makul bir mesafeye kadar seçilemez hale gelmiş. Ve ben güneşin keyfini çıkaran bencil bir kedi kıvamında sütüme bir tabak kurabiyeyi katık ediyorum, kimsenin kırmaya yeltenemeyeceği cam fanusumda bu sabah.....



Kurabiye


1 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
2 yemek kaşığı yoğurt
½ su bardağı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı zencefil
1 portakal kabuğu rendesi
385 gr tam buğday unu
150 gr kırıntı çikolata
1.5 yemek kaşığı kakao

Çikolata ve kakao hariç tüm malzemeyi yoğurdum ve hamuru 2 ye ayırdım. Bir bölümüne 1 yemek kaşığı su ve çikolataları ekleyip yoğurdum. Diğerine 2 yemek kaşığı su ve kakaoyu ekleyip yoğurdum. Alta kakaolu ve üste çikolatalı hamuru yayıp rulo yaptım ve stretch’e sarıp 1 gece dondurucuda beklettim. Dilimleyip 180 dereceye ısınmış fırında pişirdim.

28 Mart 2012

Salata

Küsmeyi seven insanlar tanıdım. Karşısındakinde nasıl bir etki yarattığını düşünemeyecek kadar bu davranışa tutunmuş insanlar.
Yakın ilişkilerde küsmenin samimiyetsizlik olduğunu ve böyle insanların söyleyecek sözlerinin, hissedecek duygularının kalmadığını, kendilerini iyice yalnızlaştırdıklarını düşünürüm. Paylaşılamamış bir geçmiş ve parçalanmış bir gelecek yaratırlar kendilerinin ve başkalarının hayatında. Sevmenin, konuşmanın ve affetmenin esas olduğunu düşünmeden, küsmenin aslında bir daha geriye dönüşü olamayacağını anlamadan ve böyle davranmanın kimseye bir şey öğretmediğini farketmeden.
Çünkü ya tekrar ilişki kurmayacağın bir insanla küsersin, yani herşeyi sıfırlarsın, ya da konuşan olursun sana duyulan ve duyulacak saygıyı yitirmeden. Ya da tekrar konuşulduğunda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, duyguların anlam ve değer yitirdiği, durumun zorunluluğa dönüştüğü ve bir ilişkinin katledildiği gerçeğiyle yüzleşirsin.
Herkesin yaşadığı bir hayat var ve ne sığdırıyorsak, ne kadar sığdırabiliyorsak hepsi bu hayatın içinde. Samimiyetten ve sevgiden uzaklaşmanın ve uzaklaştırmanın açacağı deliklerin, hayatımızı onarılması güç altı delinmiş bir ayakkabıya çevirdiğini düşünürüm ben.

“Rüzgar yelkensiz de olsa gene rüzgardır. Ama rüzgarsız yelken bir bezdir. Özdemir Asaf, Yuvarlağın Köşeleri, Etika 186.”



Buğday Salatası



Bir gece suda bekletip haşlanmış ve suyu
süzülmüş buğday
Az tuzlu ve zencefilli suda haşlanmış ve
didklenmiş tavuk eti
İnce kıyılmış taze soğan
İnce kıyılmış kuru domates
İri doğranmış ceviz
Tuz, kimyon, pul kırmızı biber
Sos: Tahin, limon suyu, balzamik sirke, nar ekşisi ve bolca sızma


03 Mart 2012

Lahana salatası

Yalnız kalmayı severim, ama yalnızlığı değil. İnsanlar olsun isterim hayatımda, çeşit çeşit.
Neşeli, neşesiz.
Sevecen, sevemeyen.
Alıcı, verici.
Dürüst, sahte.
Kurnaz, saf.
Kırıcı, düzeltici.
Kızgın, sakin.
Kontrollü, kontrolsüz.
Hafifleştirici insanları severim daha çok.
Sıkılırım “düşüncelerim ve her tavrım tek doğrudur” ağırlığını taşıyan insanlardan. Bir türlü içinde topladığı molekülleri boşaltamayan kara bulutlar gibi gelir bu insanlar bana, tepemde olanca ağırlıklarını hissederek yaşamak zorunda kaldığım.
Kaşlarını aşağıya doğru sarkıtmayan insanları severim.
Sıkılırım zamanın bile esnetemediği insanlardan.
Kendi doğrusunu konuşan ve yapan insanları severim.
Sıkılırım içi dışı farklı insanlardan.
Bir yandan da düşünürüm bu özelliklerin hepsinin birden herkesde barınabileceğini, farkın hangilerinin seçildiğinde olacağını.


Beyaz Lahana Salatası


Bir adet soğanı küçük küçük doğrayıp zeytinyağında soteledim ve ince kıyılmış lahanaları ve tuz ekledim. Orta ateşte lahanalar da yumuşayıncaya kadar kavurdum ve bir yemek kaşığı kadar portakal suyu ekleyip çekince kapattım. Soğıyunca, yoğurt, sarımsak, dereotu, kereviz yaprağı, zencefil ve pul biber eklediğim sosla karıştırdım.

28 Şubat 2012

Tahinli ekmek

Bu “zorlu kış şartları” beni yedi bitirdi, ben de yanımda yöremde yenebilecek her şeyi.
Günler önce tahinli ekmeği ve içeriğini kafamda canlandırdım ama tahinin çağrıştırdıkları hep yapmama engel oldu. Çünkü, “tahin” çocukluğumun vazgeçilmez can dostlarından biridir. Kış sofralarının tatlısı: pekmezle karışanı, pekmez yoksa bal ya da şerbetle karışanı ki tam bir hayal kırıklığı, helvası. Bir de görüntüde çocukluğumun hiç aklımdan çıkmayan “tatil kitabı”, bu ekmeğin yapımını sürekli erteleten. Gerçi kitap yaz karnesiyle birlikte verilirdi veya mutlaka “alt sokaktaki “kırtasiyeciden” alınırdı. “Tatil kitabı” ilk cildiyle başlayan ve yıllar süren “kabusum” oldu benim. Çünkü kitabın üzerinde mevsim yaz, sınıfını geçmiş ve hemen bir sonraki sınıfın derslerini çalışmaya koşullanmış ama bunu mutluluktan gözü dönmüş bir şekilde yemyeşil bir ağacın gölgesinde elinde tuttuğu “tatil kitabı”yla yapan bir çocuk. O kitabın üzerinde de aynı resim ve çocuğun elinde aynı “tatil kitabı”, o kitabın üzerinde de aynı resim ve çocuğun elinde aynı “tatil kitabı”, bu görüntünün sonu yoktu. Ben bu sonsuzluğun etkisinden sıyrılıp kitabın ilk sayfasına ulaştığımda zaten okulların açılmasına sayılı günler kalmış olurdu. Neredeyse iki aydır sürekli üst üste yığılan kar görüntüsü beni yeniden o dipsiz kuyuya itmeye başladı. Artık çıkamayacağımı ve o yaz resmine çöreklenmiş “tatil kitabı” kabusuna tekrar gömüldüğümü düşünmeye başlamıştım ki, sümbülün kendi küçük alanına yaydığı kokusuyla bu kabusun sona yaklaştığını hissettim. Ve dedim ki “tatil kitabını” kurtaramadım ama tahinde deneme yapayım.



Tahinli ekmek




¾ (1 adetin) yaş maya
1 çay kaşığı bal
150 ml süt
150 ml tahin
150 ml su
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
400 gr tam buğday unu




Süt ve balla mayayı karıştırıp kabardıktan sonra diğer malzemelri de ekleyip iyice yoğurdum ve hamurun üzerini ıslatıp örttüm. Hamur iyice kabarınca şekil verip üzerlerini ıslatıp 200 dereceye ısınmış fırında pişirdim.

10 Ocak 2012

Mantar

Hayatımızda öyle bir an vardır ki tam bir nokta olduğumuz.
Evrendeki tüm yogaların, reikilerin, karmaların, pozitif düşüncelerin ve düşünenelerin kralı gelse o andan bizi çıkartamaz ve ışık, enerji vs göndermek şöyle dursun farkına bile varamazlar bu noktanın.
İşte o an aslında gerçek bir karar anıdır. Ya seçilemeyen bir nokta olarak kendi eksenimizde debeleneceğiz, ya da ekseni değiştireceğiz.
Korkuyorsak muhtemelen kendi kendimizi yok edene kadar debeleneceğiz.
Cesaretimizi ve gücümüzü keşfetmişsek yanına heyecanı da koyarak adım atacağız.
Tembel olup hayıflanmak, acınmak kolay. Bir de içten içe kemirmese insanı.
Zor, gerçekten zor: Tüm bildiğin gerçekleri yaşamak için ilk adımı atmak. Çok zor.









İSTİRİDYE MANTARI









Ezineli anneannemizin tarifine az ilave ile pişirdim

1 kg istiridye mantarı : Uçları ve kalın sapları kesildikten sonra limonlu sıda yıkayıp süzdüm.

SOS:

1 limon suyu
½ su bardağı zeytinyağı
3-4 yemek kaşığı ezilmiş keçi peyniri
1 yemek kaşığı dereotu
1 yemek kaşığı çok ince çekilmiş ceviz içi
Karabiber, kırmızı pul biber, zencefil

İyice karıştırdığım sosu “narin mıncıklama” yöntemiyle mantarlara yedirdim ve fırın tepsisine boşalttım. Yarım saat beklettikten sonra, tepsinin kenarlarına bir kaç dilim domates ilavesiyle 225 dereceye ısınmış fırında kendi suyunu çekene kadar pişirdim.







01 Ocak 2012

Tatlı Ekmek

Bedenimin bir yerinde iç sesimin huzursuz, sabırsız ve her duruma çözüm arayan, her şeyi onarmaya kalkışan parçasını durdurabileceğim bir düzen olsaydı keşke:

O sürekli vızıldarken ve ben bu vızıltıları yakalamaya çalışırken başka konuşmaları ve anlamları kaçırmazdım, onunla boğuşmak yerine dinlerdim sakin sakin. Ya da boş gözlerle uzun uzun bakardım etrafımda olan bitene.
Geceleri devreden çıkarabilirdim, böylece çığlıklarıyla uykumu bölemezdi.
Gündüzleri yapmak istediklerimin üzerine çökemezdi.
Kabus gibi senaryolar yazmama engel olurdu.
Diğerlerinin yüzüne böğürmemek için uygun kelimelerden oluşmuş uzun ve derin cümleleri oluşturmama ve bunları aklımda tutmaya çalışmaktan yorulmama engel olurdu. Böylece kendimi çok da kibar ve anlayışlı davranmak zorunda bırakmazdım.

Bana tek başıma davranamayacağımı, her şeyi kontrol edemeyeceğimi hatırlatan iç sesimin bu huzursuz ve sabırsız parçasını susturabileceğim bir düzeneğim yok.



Habersiz, davetsiz bir misafir gibi geliyor ve fena çörekleniyor.








TATLI EKMEK





1 yemek kaşığı erimiş ve ılımış tereyağı
7 adet gün kurusu kayısı
5 adet kuru incir
7 adet güz meyvesi (gerçek adını bilmiyorum)
5 adet çekirdeksiz kurumuş mürdüm eriği
4-5 yemek kaşığı kuru üzüm
3 yemek kaşığı ceviz içi
1 tatlı kaşığı toz zencefil
1 çay kaşığı tuz
2 yemek kaşığı pekmez
Yarım paket yaş maya
540 gr tam buğday unu

Mayayı ¾ su bardağı ılık süt ve 1 tatlı kaşığı pekmezle kabarttım.
İnce doğranmış kuru meyveleri, kuru üzümleri, ceviz içini, unu, zencefili ve tuzu iyice karıştırdıktan sonra mayalı karışımı, pekmezi ve sıkı bir hamur olacak şekilde aldığı kadar ılık suyu ilave ederek hamuru hazırladım. Kabardıktan sonra şekil verip üzerine su sürdüm ve susam serpip 200 derecede pişirdim.
Google